11 Eylül 2008 Perşembe

ölmediysem - beş

ölmemiş miyim?

ölmemişsem, bunun hakkını vermeliyim.

gidiyorum, ölmediğimi anlamak için son deneme. bakalım o çantanın içine o eşyaları elim titremeden yerleştirmeyi becerebilecek miyim?


birilerinden özür mü dilesem, burada dövüşmeye devam mı etsem? dövüşsem yanımda birisi olacak mı?

kendimden bu kadarını beklemiyordum. emil ajar'ın "onca yoksulluk varken"inini bile unutmuyorum çıkarken. son kez soruyorum kendime: emin misin? ölmemek konusunda yani... net bir cevap veremiyorum.


ilk gün olduğu kadar korkutucu görünmüyorum, işte bu sefer acıtıcı görünüyor olabilirim ama... herhangi bir iş yeri binasına girmek için ideal bir ruh halinde değilim.

nitekim giriyorum, söyleyeceğimi söyleyip, vereceğimi verip çıkıyorum.

gözüme çekici gelmesi gereken tek bi' şey var, o da gelmiyor.

hem benden kitap isteyen mi oldu ki? bunca yoksunluk varken, onca yoksulluk olsa kaç yazar?

fuzuli işler, işgüzarlık.


daha iyi mi çıkıyorum, öyle mi istiyorum?

nereye gidiyorum? birilerine bi'şeyler söylemeli artık.

Hiç yorum yok: